Sialendoskopi-Tükürük Bezi Endoskopisi

Sialendoskopi – Tükürük Bezi Endoskopisi – Dr. Atilla Şengör

Sialendoskopi, “tükürük bezi endoskopisi” demektir. Tükürük bezi sık sık şişen hastalarda bu tanı yöntemini uygularız. Tıkanıklığa yol açan sebebi bulmak amacıyla, tükürük kanallarının içine bu şekilde bakarız. Diğer pek çok branşta olduğu gibi burada da endoskop kullanıyoruz. Bununla çene altı (submandibuler) ve yanak (parotis) gibi büyük tükürük bezlerini değerlendiriyoruz. Bu bezlerin kanallarında çeşitli hastalıklar olabiliyor. Tükürük bezi taşları, kanal darlıkları (stenozlar) ve salgı yoğunlaşmaları (mukus tıkaçları) en sık gördüklerimizdir. Yabancı cisimler, kanal polipleri (et oluşumları) ve inflamatuvar hastalıklar da olabilir. Bunlar kanalı tıkadıklarında tükürük bezinde şişme olur; şişmeler tekrarlayabilir. Sialendoskopi ile tıkayıcı hastalığın ne olduğunu doğrudan görerek belirleriz.

Bu yöntemi tükürük bezi tümörlerinde veya küçük tükürük bezlerinde kullanmıyoruz. Bunlar kanal sistemiyle ilişkili değildir. Tükürük bezi endoskopisinde kullanılan endoskoplar diğer standart endoskoplardan çok daha incedir. Bu endoskopların üç kanalı (oluk) vardır; optik kanal, sulama ve çalışma kanalı. Dr. Atilla Şengör’ün kullandığı sialendoskopların dış çapları 1,1 mm ve 1,6 mm’dir. Adeta kürdan inceliğinde olan araçlardır. Bunlardaki çalışma olukları 0,4 veya 0,8 mm’dir. Bir taş veya darlık için gerekli tedavi çok ince araçlarla bu oluklardan yapılır. Optik konusunda ileri teknolojiye sahip olmadığımız için sialendoskopları yurtdışından alıyoruz. İçinden kullandığımız araçları da aynı şekilde… Bu sebeple sialendoskopide maliyetler yüksektir.

Sialendoskopi aslında kısa süreli ancak steril koşullarda yapmayı tercih ettiğimiz bir muayenedir. Bunun için ameliyathane ortamını tercih ediyoruz. Sialendoskopiyi lokal anestezi ile yapabiliriz. Fakat örneğin bir taşla karşılaşırsak, hastanın uyutulması iyi olur. Zira taşı çıkartmak uzun sürebilir; hastanın sıkıntı duymaması için genel narkoz tercih ederiz. Taşın çıkartılması, kırılması, darlık genişletilmesi ve stentleme gibi müdahaleler sialendoskopi sırasında yapılabilir. Bu aşamalara “Girişimsel sialendoskopi” diyoruz.

Sialendoskopik tanı ve tedavi, dünyada 1990’lı yıllarda uygulanmaya başlandı. Dr. Atilla Şengör de 2004 yılında bu konuda çalışmaya başladı. Kendisi ülkemizde bu yöntemin öncüsüdür. Kanal içinde kırma yöntemini (pnömatik litotripsi) geliştirdi. Yerli ve yabancı makaleler yazdı ve halen konferanslarda konuşmalar yapmaktadır. 2008 yılında da bu konudaki ilk Türkçe kitabın yazarlarından birisidir. Çalışmalarından bazılarını “Yayınlardan Seçmeler” bölümünde görebilirsiniz. Biyografisinde katıldığı/konuştuğu konferansları görebilirsiniz. Sialendoskopi dönemiyle beraber, tükürük bezi kanal hastalıklarında tanı ve tedavi yaklaşımı değişmiştir. Özellikle tükürük bezi taşları için yapılan açık ameliyatlar, dünya genelinde azalma göstermiştir.

Sialendoskopi Bir Ameliyat mıdır?

Sialendoskopi aslında bir muayene yöntemidir. Bunu tükürük bezlerinin kanallarının içerisini görmek için kullanıyoruz. Günümüzde vücuttaki pek çok bölgeyi aydınlatarak ve büyüterek görmek için endoskop kullanırız. Bu şekilde görüntü kaydı da alabiliriz. Tükürük bezi kanallarında kullandığımız endoskopların adı da “sialendoskop” oluyor. Sialendoskopide kullanılan araçlar çok ince ve hassastır. Bazen asistan yardımı ve hastaya narkoz verilmesi de gerekebilir. Bu yüzden sialendoskopiyi ameliyathane koşullarında yapmayı tercih ediyoruz.
Sialendoskopi sırasında yapılan girişimlere ameliyat diyebiliriz. Ama bunlar minimal ameliyatlardır. Tükürük bezi taşı çıkartılması veya darlık genişletme gibi uygulamaları kanal içinde çalışarak yaparız. Sadece tıkayıcı soruna müdahale ederiz, tükürük bezini almayız. Dolayısıyla açık ameliyatlarda karşılaşılabilen yara izi, yüz felci, damar hasarı gibi durumlar sialendoskopide bulunmamaktadır.

Tükürük Bezi Nedir?

Tükürük bezleri, tükürük üreten organlardır. Tükürük salgısı, ağzımızın nemli olmasını ve lokmaların kayganlaşmasını sağlar. Yemeklerin yutulması ve sindirilmesinde bu salgının rolü çok önemlidir. Büyük tükürük bezlerine “majör tükürük bezleri” diyoruz. Bunların içinde kanal sistemi vardır. Büyük tükürük bezleri yanakta (parotis bezi), çene altında (submandibuler bez) ve dilaltında (sublingual bez) bulunur. Bu büyük bezlerce üretilen tükürük, ana kanal vasıtasıyla ağza akar. Bu kanalın açıldığı yerler dil altında ya da yanağın iç tarafında bulunur. Günümüzde sialendoskopi yöntemiyle bu tükürük kanallarına girebiliyoruz. Eğer hastanın kanalını tıkayan bir hastalık varsa, bunu görerek teşhis ve tedavi edebiliyoruz.
Ağız içerisinde ayrıca yüzlerce küçük tükürük bezi de vardır. Bunlara “minör tükürük bezleri” diyoruz. Dilinizi dudak içlerine değdirdiğinizde pütür pütür hissettiğiniz kabarıklıklar bunlardır. Ancak çok küçük oldukları için bunlara sialendoskopi yapılamaz. Gereğinde patolojik inceleme için bunlardan birkaçını çıkartırız.

Tükürük Bezi Kanalları Nasıldır?

Tükürük kanal sisteminin sialendoskopi kliniğinde anatomik segmentasyonu

Tükürük bezi ve kanallarını bir ağaca benzetebiliriz. Yapraklı kısmı, tükürüğün üretildiği bölüm (parenkim) olarak düşünebiliriz. Parenkimden kaynaklanan ince kanallar aynı ağaç dalları gibi gövdeye doğru kalınlaşarak devam ederler. Bezin farklı bölümlerinden gelen kanallar da birleşerek ana kanalı (gövde bölümünü) oluştururlar. Bu sistemdeki dalcıkların/kanallarının çapı 0,5mm ile 3,2 mm arasında değişir. Ana kanal tükürüğü ağıza doğru taşır, orifis dediğimiz noktalardan akıtır. Bir iğnenin ucu kadar ince olan orifisler (kanal ağzı) papilla bölgesindedir. Bunlar yanak içlerinde ve dil altında görülen kabarıklıklardır. Huni biçimli olan bu bölgelerde çok ufak taşlar bile takılabilir. Tükürük engellendiğinde bezde şişme olur. Sialendoskopi sırasında önce bu orfisi genişletiyoruz, sonra kanala giriyoruz. Kanal çapının izin verdiği yere kadar kanal sisteminde ilerliyoruz. Bu mesafe 5 ila 9 cm arasında değişiyor.

Kanal sistemi yukarıda belirttiğim gibi aynı bir ağaç gibidir; dallar bezin içine doğru devam eder. Dolayısıyla bir taş için “bezin içinde” veya “kanalda” diye bir ayrım, endoskopide söz konusu değil. Bu ifadeler genellikle sialendoskopi yapmayanlar veya anatomi bilgisi zayıf olanlar tarafından hatalı olarak kullanılır. Sialendoskopla kanala girdiğimizde kanal-bez ayrımı gözetmeksizin taşların 80-85%’ına ulaşabiliyoruz. Zaten taşlar da genellikle ana kanal veya kalın dallarda oluyor. İnce ve uç dallardaki sorunlar bezin tamamının şişmesine ve belirgin şikayetlere neden olmuyorlar.

Tomografi Sonrası Kırılmış Tükürük Bezi taşı

Her Tükürük Bezi Şişmesi Taş mıdır?

Tükürük bezi taşları tükürük bezi şişmelerinin en sık sebebidir. Çene altı (submandibuler) ya da yanak tükürük bezlerinde (parotis) şişme yaparlar. Yukarıda kısaca değindiğim darlıklar, ikinci sıklıkta gördüğümüz durumdur. Kanalın bir bölümü (segmenter darlık) veya bazen tamamı (jeneralize darlık) daralmış olabilir. Ya da sadece kanal ağzında bile darlık/kapalılık olabiliyor. Sialendoskop olmadığı halde, ağız içi kesilerle yapılan müdahaleler bu tip darlıkların maalesef en sık sebebidir. Daralan bölgeden tükürük geçemez ve bezde şişme olur.

Şişmeler bazen otoimmün hastalıklar (Sjögren) veya radyoaktif iyot tedavisine de bağlı olabilir. Radyasyon sialadeniti, tiroid kanseri nedeniyle radyoiyot tedavisi almış hastalarda olur. Jüvenil rekürran parotitis, çocukluk çağının tekrarlayan parotis bezi iltihabıdır. Aslında bunlarda salgı hücreleri (parankim) tutulur ama hastalık sürecinde kanal darlıklarına da rastlayabiliyoruz. Bu hastalara, tükürük bezi kanallarını sialendoskopi ile genişleterek faydalı olabiliyoruz.

Tükürük bezlerini şişiren başka kanal hastalıkları da vardır. Salgı yoğunlaşmaları (mukus tıkaçları), kanal polipleri ve yabancı cisimlerle de karşılaşıyoruz.
Tükürük bezi şişmeleri sadece kanal tıkanıklığına bağlı olmaz. Daha çok çocuklarda görülen kabakulağı herkes duymuştur. Kabakulakta yanak (parotis) tükürük bezinin salgı yapan hücreleri kabakulak virüsü ile iltihaplanır ve şişer. Ayrıca bezde şişlik olarak görülen ve giderek büyüyen bazı kitleler olabilir. Bunlar iyi huylu veya kötü huylu tümörler olabilir. Kabakulakta ve tümörlerde sialendoskopik uygulamaların yeri yoktur.
Bu durumların hepsinin ortak belirtisi tükürük bezi şişmesidir. Bu hastalıklarda belirtilerin süresi ve muayene bulgularını değerlendiririz. Örneğin, tükürük bezi taşı ya da kanal darlığı olanlarda şişme tipik olarak yemeklerle ilişkilidir.

Yemek yerken, hatta ekşi tatlar veya sadece kokuyla dahi tükürük salgısı uyarılır. Tükürük kanalında bir engel olduğu için üretilen salgı boşalamaz ve bez şişer. Tıkanıklık tam değilse şişlik yavaş yavaş iner. Ancak taş zamanla büyürse, kanaldaki tıkanıklık artar ve bezin inmesi daha uzun süreler alır. Kanal tam tıkandığında ise ilgili bez sürekli şiş kalabilir.
Kliniğe göre bazı testler ve görüntüleme yöntemleriyle ön teşhisleri belirleriz.

Sialendoskopi Yeni Bir Teknik midir? Her Hastanede var mı?

Sialendoskopiye artık yeni bir teknik diyemeyiz. Dünyada ilk olarak 1990’lı yıllarda uygulamaya başlandı. Ülkemizde 2004 yılında bunu uygulamaya başladık. 2007 yılında kanal içinde pnömatik taş kırma yöntemini geliştirdik. 2008 yılında ülkemizde bu konudaki ilk kitabı yazdık. Kırma yöntemimizi 2012 yılında 1. Uluslararası Sialendoskopi Kongresinde Cenevre’de Dünyaya tanıttık. O günden bugüne bir hayli ilerledik; Almanlar da taş kırmada bu yöntemi benimsemeye başladı (2019).

Dolayısıyla, bu sayfayı düzenlediğimiz 2024 yılı itibariyle ülkemizde 20 senedir bu konuda çalışıyoruz. O zamandan beri bu yöntemi meslektaşlar arasında da yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Hastaların da bilmesi, talep etmesi ve faydalanması için yazılar yazıyor, paylaşımlar yapıyoruz.

Sialendoskopi için kullanılan cihaz ve araçlar maalesef çoğu hastanede bulunmuyor. Bu araçlar çok hassas ve maliyetli; ayrıca sialendoskopi yöntemi ileri endoskopik deneyim gerektiriyor. Bu iki husus sialendoskopinin ülkemizde yaygınlaşmasını en başından beri engellemektedir. Tekniğe başlayanlar, araçları arızalandığında finanse edemiyorlar; maalesef devam edemiyorlar.

Neyse ki artık eğitimini ülkemizde verebiliyoruz; en azından bu konuda yurtdışına bağımlı değiliz. Yaptığımız tıbbi çalışmalarla, ülkemizdeki KBB Uzmanlarının çoğuna bu konuyu duyurabildiğimizi söyleyebilirim. Üstelik sayılı birkaç merkezde bu yöntemin uygulanmaya başladığını mutlulukla karşılıyorum.

Fakat hala çoğu hastanede sialendoskopi araçları bulunmadığı gibi, bulunuyor olması da her uzman tarafından kullanılabileceği anlamına gelmiyor. Sialendoskopistin, uygulamayı yaptığı hastanelerde taş kırma cihazlarını yönteme uyarlamış olması gerekiyor.
Zira bizim uygulamalarımızda taşlı vakalarda, kanal içi kırma yöntemi ve kombine yöntemleri kullanıyoruz. Bu durum başarıyı 40%lardan 90%ların üzerine çıkarmamızı sağlamıştır.

Sialendoskopide Herhangi Bir Kesi Yapılır mı?

Sialendoskopi yönteminde olağan koşullara bir kesi yapmıyoruz. Tükürük bezi kanalının ağzını “dilatatör” dediğimiz ince çubuklarla aşamalı olarak genişletiyoruz. Sonra sialendoskopu buradan kanala ilerletiyoruz. Kanal içi taş kırma yöntemi sayesinde, taşları ufak parçalara ayırıyoruz. Parçaları kanaldan yıkayarak veya ince araçlarla tutarak çıkartıyoruz. Olağan koşullarda hiçbir kesi yapmadan müdahaleyi tamamlıyoruz.

Ama sialendoskopi ile beraber kesi yapılması gereken durumlar olabilir. Örneğin, tükürük kanalının ağzı çok dar olabilir ve genişletilmeye direnç gösterebilir. Bu durumda papillotomi dediğimiz 1-2 milimetrelik kontrollü bir kesi yapabiliriz. Bu şekilde kanal ağzı açılır ve sialendoskopu ilerletebiliriz. Bu çizik yine kanal ağzına yakın yerde sıkışan tükürük bezi taşları için de gerekli olabilir. Bu şekilde titizlikle yapılmış düzgün bir papillotomi, gelecekte kanalın yapışmasını önler.

Bazen tek başına sialendoskopik olarak çıkartılması çok zor ya da olanaksız taşlar olabilir. Dil altında veya yanak içinde ele gelen bu tip taşların üzerine kesi yapılabiliyor. Sialolitotomi ya da sialodokotomi olarak adlandırılabilecek bu kesiye “tükürük bezi taşı ameliyatı” denildiğini duyuyoruz. Sialendoskopi bulunmayan koşullarda yapılan kanal kesileri başarısızlıkla veya kanalın tahribatıyla sonuçlanabilir. Bunlar kanalın yapışmasına, kanal darlığına hatta kapanmasına sebep olabilir. Bu durumda hasta gelecekte sialendoskopi ile tedavi şansını da kaybedebilir. Taşın biri çıkartılsa bile geride başka taşlar kalabilir.

Taşı başka türlü çıkartmanın imkanı yoksa, ağız içi kesi mutlaka gerekiyorsa, buna çok özen gösterilmelidir. Bu durumda önce sialendoskop ile taşın kanaldaki yerini belirliyoruz. Kesiyi tam olarak tükürük bezi taşının üzerine gelecek şekilde yapıyoruz. Bu titiz uygulamaya “sialendoskopi rehberliğinde ağız içerisinden yaklaşım” denir. Tükürük bezi taşını çıkarttıktan sonra, sialendoskop ile tekrar tükürük bezi kanalına giriyoruz. Bu şekilde geride başka bir taş olup olmadığına bakıyoruz. Kalan bir taş varsa veya yoğun tükürük tıkaçları varsa, bunları da sialendoskopi ile temizliyoruz. Müdahale bitiminde mutlaka kanalplastisi (sialodokoplasti) ile kanalı onarıyoruz ve stent yerleştiriyoruz.

Tek Parça tükürük Bezi Taşı

Tek Parça tükürük Bezi Taşı

Sialendoskopi ile Büyük Taşlar Çıkarılır mı?

Sialendoskopi ile beraber kırma yöntemi uyguluyoruz. Bu kombinasyonda deneyim kazandığımdan buyana taşların büyüklüğü sadece çalışma süresini etkiliyor. Bu şekilde çok büyük taşları kırıp çıkartabiliyoruz. Tükürük bezi taşlarını pnömotik litotripsi (hava basınçlı) ya da Holmium lazer yöntemi ile kırabiliriz. Büyük taşların kırılıp çıkartılması 3-4 saat sürebiliyor. Uzun sürecek vakalarda, ısı yüzünden kanal hasar görmesin diye lazer tercih etmiyorum. Büyük taşlarda mutlaka ve genel olarak pnömatik taş kırma kullanıyorum.

Sialendoskopi sırasında tükürük bezi taşını görmemiz gerekiyor. Taş kırma probunu taşa değdiriyoruz ve pnömatik atışlar yaparak kırıyoruz. Taşların bazıları veya bazı bölümleri gömülü olabilir; ulaşılamayabilir. Bu yüzden başarı oranlarını şu şekilde hatırlatmakta fayda var. Taşların %80-85’ine sialendoskopla ulaşılabilir. Ulaşılan taşlardaki başarı oranımız ise 20 senenin sonunda %94’tür. Bu genel oranlar küçük taşlar için de büyük taşlar için de aynıdır.

Sialendoskopi Sonrası Hastanede Yatmak Gerekir mi?

Sialendoskopi, ağır bir cerrahi işlem değildir; endoskopik bir uygulamadır. Sialendoskopi sırasında, tükürük bezinin kanalı içerisinde çok titiz ve teknik bir çalışma yapıyoruz. Bu nedenle sialendoskopiden sonra hastayı aynı gün içinde taburcu edebiliyoruz.

Sialendoskopiyi genellikle narkoz vererek yaparız. Bunun için hastane ortamı gerekli ve sonrasında narkozun etkileri birkaç saat sürebilir. Hastanın narkozu vücuttan atabilmesi için, uyandıktan sonra 5 saat dinlenmesi yeterli olur. Narkozun etkileri uzun süren hastalar geceyi hastanede geçirebilir. Şehir dışından ya da yurt dışından gelen çok hastamız olur. Bazılarını sadece konaklama amaçlı tutup, ertesi gün taburcu ettiğimiz oluyor.

Büyük ve Küçük Tükürük Bezi Taşları

Sialendoskopi Sonrası Tedavi Süreci Nasıldır?

Sialendoskopi sırasında kanala sıvı vererek çalışırız. Operasyon sonrası hastanın bezinde ek bir şişlik genellikle olur. Bu durum birkaç saat veya birkaç gün sürebilir. Kanalın içinde mutlaka stent olur; bu da tükürük akışını biraz yavaşlatabilir. Stenti ortalama 1 hafta sonra alırız; bu sıkıntılı bir süreç değildir. Hastanın bol sıvı alması ve masaj yapması çoğu kez şişliğin inmesine yardımcı olur.
İlk 1-2 saat şişme ve gerilmeye bağlı hafif ağrı olabilir. Bu durumda parasetamol türü ağrı kesiciler yeterli olur.

Sialendoskopi ile taşını çıkarttığımız vakalarda bezde hemen iyileşme süreci başlar. Stent alındıktan sonra, yemeklerle olan şişmeler de ortadan kalkar. Zamanla salgının yoğunluğu ve tadı da düzelir.
Ancak sorunu yıllardır olan vakalarda, bezin normale dönmesi zaman alabilir. Bezdeki genel sertlik büyük ölçüde düzelse de, sağlıklı taraf gibi olması aylar sürebilir. Nadiren aynısı olmaz; biraz şişlik kalabilir. Ama bu durumu yaşlanmayla olan tükürük bezi sarkması ile karıştırmamak lazımdır.

Ağız içerisinden yapılan bir uygulama olduğu için, iltihaplanmaya karşı önlem almak gerekir. Bunun için koruma amaçlı, operasyon sırasında ve sonrasında 5 gün süreyle antibiyotik veririz.
Bazı nadir durumlarda stentin kanalda 2-3 hafta kalması gerekli olabilir. Ağız mukozasına bir ipekle sabitlediğimiz bu ince plastik tüpü, dikiş alır gibi kolaylıkla çıkartırız. Ofiste yaptığımız bu işlem hastaya herhangi bir sıkıntı vermez.

Sialendoskopi Sonrası Kontroller Nasıl Olur?

Sialendoskopi yaptıktan sonra hastaları belirli aralıklarla kontrol ederiz. Ortalama 1 hafta bitiminde stenti alırız. Kanalın güzel çalıştığını ve salgının kıvamını 2. haftada ve 1. ay sonunda görmemiz iyi olur. İstanbul dışından gelen hastalarda bunları uyarlamaya çalışırız.

Sialendoskopi ile tedavisi yapılamamış, taşına ulaşılamamış vakalar da olabilir. Bu durum %15-20 oranındadır. Taşların bir kısmı geride kalmış vakalar da olabilir. Bunlarda uzunca bir süre bezin şişme ataklarını, iltihaplanmaları takip etmek gereklidir. Sialendoskopi sırasında kanalı genişlettiğimiz için, tükürük akışıyla taşların bir kısmı kanalda ilerleyebiliyor. Aylar-yıllar içinde bazıları kendiliğinden düşebiliyor. Bazen de ağız içinden tükürük bezi taşı ameliyatına uygun mesafeye yaklaşabiliyor. Bu hastalarda ikinci bir sialendoskopik girişim yapmak faydalı olabilir. Fakat belirtiler kötüleşirse, tahammül kalmazsa, bezin ameliyatla çıkartılması da gündeme gelebilir.

Sialendoskopi Sonrası Günlük Hayata Ne Kadar Sürede Dönülür?

Sialendoskopi, hasta için yorucu bir uygulama değildir. Tanısal sialendoskopi yapmışsak ve lokal anestezi kullanmışsak, hasta aynı gün normal hayatına dönebilir. Ancak genel anestezi altında tükürük bezi taşı kırma işlemi uzun sürmüş de olabilir. Bu durumda, hastanın 1-2 gün istirahat etmesi iyi olur.

Özel Sigortalar Sialendoskopiyi Karşılar mı?

Özel sigortaların poliçe sözleşmeleri, hastaları/müşterileri ile kendi aralarındadır. Sigortalar, hastalığın başlangıç zamanı ve poliçe tarihi ile ilgili sürelere önem verirler. Uygun koşullarda, özel sağlık sigortalarının çoğu sialendoskopik yaklaşımları karşılar.
Sigortanın operasyona onay verip vermeyeceği, poliçe formu doldurularak yapılan başvuru sonrasında öğrenilebilir. Türk Tabipler Birliği ve HUV puanlama sistemlerine göre sialendoskopi 300 birimdir. Sialendoskopik taş çıkartılması ise 500 birimdir. Sialodokoplasti (tükürük bezi kanalının plastik onarımı) gerekliliği halinde 300/2 birim eklenir. Minör tükürük bezi biyopsisi gerekli olursa, bu da 300/2 birim olarak eklenir. Poliçenin kapsamını (belirlenen ücretin ne kadarını karşılayacağını) hastanın mutlaka acentesinden öğrenmesi gerekir.

Faydalı Linkler

Tükürük Bezinin İçindeki Bir Taşın
Sialendoskopi ile Çıkartılması

Tükürük bezi taşları tükürük bezlerinin içinde veya bezden çıkan kanallarda olabilir. Genel olarak taşların 85-90%’ı sialendoskopi ile ulaşılabilir konumdadır. Videonun başında dikkatle bakıldığında taşa ulaşmadan önce en az iki dallanmadan geçilmektedir.

Taş Çıktıktan Sonra
Tükürük Bezi Çalışır mı?

Kırılmış Tükürük Bezi Taşları

Yapılan bilimsel araştırmaların sonucuna göre, tükürük bezi taşı nedeniyle ameliyat edilmiş hastalarda, tamamı çıkartılan tükürük bezlerinin, en az yarısının normal veya normale yakın olduğu belirlenmiştir.

Sialendoskopik
Tükürük Bezi Taşı Kırma

Yukarıdaki videoda iki tane 1cm, bir tane 8 mm çaplı üç tükürük bezi taşının sialendoskopi sırasında kırma çalışması gösterilmektedir. Çalışmanın toplam süresi aslında 4 saattir; taşların tek tek toplanmasına yer verilmemiş ve x4 hızla gösterilmiştir.