Tükürük Bezi Taşı Tedavisi Hakkında Sık Sorulan Sorular
Sialendoskopi yönteminin ülkemizdeki öncülerinden olan Dr. Atilla Şengör, tükürük bezi taşı tedavisi hakkında hastaların en sık sordukları soruları yanıtladı.
Tükürük Bezi Taşı Tehlikeli mi?
Tükürük bezi taşı kanser gibi korkulacak bir durum değildir. Bunun gelecekte bir kansere dönüşme olasılığı da yok denecek kadar azdır. Ancak bu taşlar tükürük bezi kanallarını tıkadıklarında, şişmeye ve iltihaplanmaya yol açabilirler. Eğer iltihap şiddetliyse, apseye dönüşebilir; işte bu tehlikeli olabilir. Çünkü apsenin boyun bölgesinde çeşitli sinir, damar veya diğer hayati yapılara yayılması mümkündür. Bunlar oldukça sıkıntılı ve sancılı durumlardır. Taşlar senede 1mm büyüdükleri için zamanla bu risk yükselir. İltihaplı dönemde de sialendoskopi yapamadığımızı hastaların bilmesinde fayda vardır.
Tükürük Bezi Taşı Nasıl Önlenir?
Tükürük bezi taşı olan hastalarda en sık görülen ortak özellik, az sıvı almalarıdır. Ayrıca sigara alışkanlığı ve sebzeden fakir beslenme de oluyor. Böbrek taşlarına özellikle kalsiyum metabolizması ile ilgili hastalıkların yol açtığı bilinir. Tükürük taşlarında bu ilişki gösterilememiş. Tükürük bezi taşları ile birliktelik gösteren yalnız gut hastalığıdır. Ancak 20 senede gördüğüm yalnız 3 vaka oldu.
Hastaların bol sıvı almaları ve sigarayı bırakmaları tükürük salgısını olumlu etkiler. Hastaların dengeli beslenmeleri iyi olur. Ancak tükürük bezi taşı varsa, alınan önlemler bunu küçültmüyor. Bu aşamada sialendoskopi üzerine çalışan bir uzmanın görüşünü almak ve tedavi ettirmek gereklidir. Ancak taş çıkartıldıktan sonra, gelecekte oluşabilecek yeni taşları önlemek için bu tavsiyeler uygulanır.
Tükürük Bezi Taşı Çıkartılmasında Sialendoskopi Dışında Bir Yöntem Var mıdır?
Ağız içerisinden, kanal kesileri yapılabilir. Tıpta bunların tanımı da var: sialodokotomi veya sialolitotomi denir. Bunlar ağız içinde veya yanakta elle hissedilebilen taşlarda uygulanabilir. Sialendoskopi döneminden önce ya bunlar yapılırdı; olmuyorsa bezin tamamı alınırdı. Ama taşla birlikte tükürük bezinin çıkartılmasını çoğu hasta kabul etmiyor. Tükürük salgısını ve bezlerini kaybetmek istemiyorlar. Ayrıca sinir felçleri ve damar yaralanmaları gibi riskleri de göze almak istemiyorlar. Ağız içine yapılan kesilerde, bazen ele gelen taş çıkartılsa bile, kanalın dibindekilere genellikle ulaşılamıyor. Böyle hasta maalesef çok. Kanalda derinde veya bezin içinde başka taşlar kalabiliyor. Oysa sialendoskopide bunları da görüp çıkartabiliyoruz; kanalın kontrolünü yapıyoruz. Kesi yapıldıktan sonra kanal onarımı yapılmazsa, kanalda daralma olabilir. Günümüzde ağız içi kesi yapılması gerekiyorsa, bunu mutlaka sialendoskopi rehberliğinde/eşliğinde yapıyoruz. Yoksa, yapışıklıklar nedeniyle tükürük kanalı tamamen kapanmış hastalarda sialendoskopik tedavi şansı ortadan kalkıyor.
ESWL yöntemi de vardır. Dışarıdan ses dalgaları/şok dalgalar ile taş kırma anlamına gelir. Ancak bu yapılırken taşlar çıkartılamaz; taş parçalarının kendiliğinden dökülmesi beklenir. Bu, böbrek taşları olanlarda sıkça kullanılan bir yöntemdir. Ancak idrar yollarından farklı olarak, tükürük kanalları çok incedir (2-2,5mm). Üstelik tükürük kanalının ağız içerisine açılan ağzı (0,2mm) çok dardır. Bu yüzden ESWL yöntemiyle parçalanan taşların kendiliğinden dökülmesi çok zordur. Kanalda veya çıkışında takılabilirler. Almanya’da ESWL uzun süre yapıldı; sonrasında yine sialendoskopi ile girilerek taş parçalarının kanaldan çıkartılması gerekli oldu. Sialendoskopi yapılacaksa zaten 2004 yılından beri kanal içinde kırma da yapıyorum. Riske girmeye veya yeni bir maliyete gerek kalmıyor. ESWL şok dalga ile kırma yöntemini belki sialendoskopi ile taşı ulaşılamayan hastalarda kullanabiliriz. Ancak bu şekilde kanal da genişletildikten sonra, kırılan taşların dökülme şansı olabilir. Son olarak, ülkemizde ESWL konusunda özellikle tükürük taşları için çalışan merkez maalesef bilmiyorum. Bu yöntemin dişlere zarar verme olasılığı nedeniyle bugüne kadar hiçbir hastamda denemedim.
Tükürük bezi taşı tedavisinde kesin çözüm olarak hala tükürük bezinin ameliyatla alınması önerilebiliyor. Bunun temel sebebi, salendoskopi olanaklarının her yerde olmaması. Endoskoplar ve araçlar çok pahalı olduğu için, bunlar bozulduğunda devamlılık sağlanamıyor. Ayrıca sialendoskopi ileri eğitim ve deneyim gerektiren bir yöntem. Hekimin güncel gelişmeleri takip etmesi çok önemli. Bunlar tam olmadığında hekim elindeki tek seçeneği sunuyor; bezin alınmasını öneriyor. Ayrıca sialendoskopi ve kırma yönteminin geldiği seviyeyi herkes bilmiyor. Sialendoskopi yapılan merkezlerde bile eğer kırma yöntemleri uygulanmıyorsa başarı çok zor. Zira taşların %80’inde kırma yapılması gerekiyor. Günümüzde artık tüm cerrahi branşlarda organ koruyucu yöntemleri tercih ediyoruz. Eğer yeterli donanım ve deneyim mevcutsa, bezi almak yerine, taşı çıkartmayı tercih ediyoruz.
Taş Çıktıktan Sonra Tükürük Bezi Çalışır mı?
Tükürük bezi şişmesinin sebebi, bezin zaten çalışıyor olmasıdır. Tükürük salgısı üretiliyor; akamadığı için bez şişiyor. Yapılan bilimsel araştırmalar da bunu doğruluyor. Tükürük bezi taşı nedeniyle bezi alınmış hastalarda, histopatolojik inceleme yapılmış. Bezlerin en az yarısının normal veya normale yakın olduğu belirlenmiş. Tükürük kanallarında deneysel olarak oluşturulan tıkanıklık açıldığında, bezlerin bir tamir sürecine girdiği saptanmış. İçlerinde bulunan kök hücreler, tükürük salgısı üreten hücrelere dönüşüyorlar. 2004 yılından beri benim de gözlemlediğim bununla uyumlu. Taşını çıkardığım hastaların tükürük bezleri çalışıyor; tükürük salgısı kısa sürede normale dönüyor.
Tükürük Bezi Taşı Tekrarlar mı?
Sialendoskopik yaklaşımla tamamı çıkartılmış bir taşın tekrarlaması çok nadirdir. Çünkü tükürük bezi kanal ağzını sialendoskopi sırasında küçük bir işlemle genişletip bırakıyoruz. Böylelikle, gelecekte taşa dönüşebilecek tortuların kendiliğinden dökülmesini amaçlıyoruz. Yine de özellikle birden fazla taşı olanların, taş oluşumunu kolaylaştıran durumlara dikkat etmesi iyi olur. Bu hastalara bol sıvı almalarını, sigara içmemelerini ve dengeli beslenmelerini öneriyorum. Buna rağmen taşı tekrarlayan hastalara, tekrar sialendoskopi yapmak gerekebilir.
Tükürük Bezi Şişmesine Ne İyi Gelir?
Tükürük bezi şişmesi yemek yerken oluyorsa, kanalda akışın engellendiğini düşünürüz. Bunu genellikle tükürük bezi taşı veya kanal darlığı olan vakalarda görüyoruz. Bu durumda masaj yapılması ve bol su içilmesi iyi gelebilir. Kişi sigara içiyorsa içmemelidir. Şişmeler tekrarlarsa hasta teşhislerin yapılabilmesi için doktora gitmelidir.
Günler içinde gelişen ağrılı bir şişmeyse, tükürük bezinde iltihaplanma düşünürüz. Bu durumda hasta bir doktora gitmelidir. Böylece muayene bulgularına göre uygun ilaçlar verilebilir; sebepler araştırılabilir.
Şişmenin yemekle ilgisi yoksa, uzun sürede yavaş yavaş olmuşsa, tümör akla gelir. Bunlar iyi veya kötü huylu tümörler bağlı olabilir. Bu durumda hastanın yine vakit kaybetmeden doktora gitmesi gerekir. Bazen atipik infeksiyonlar ya da otoimmün hastalıklar da olabilir. Bunlarda muayene bulguları yanında, görüntüleme yöntemleri ve bazı tetkiklerle teşhis ve tedaviler belirlenir.
Tükürük Bezi Şişmesi Tehlikeli midir?
Tükürük bezi şişmesinin tehlikeli olup olmadığı hastalığın ne olduğuna bağlıdır. Şişmeye yol açan hastalık bir tükürük bezi taşı veya kanal darlığı olabilir. Bunlar genellikle tehlikeli sayılmaz. Bu gibi kanal hastalıklarını sialendoskopi yöntemi ile çoğu kez tedavi edebiliyoruz. Fakat bunlar tedavi edilmediklerinde iltihaplanmaya yol açabilirler. İltihaplanma şiddetli olduğunda, apseleşme ve derin boyun enfeksiyonu ile tehlike yaratabilir. Tükürük bezi şişmesi iyi huylu bir tümör veya tükürük bezi kansere de bağlı olabilir. Tümör ve kanserler yayıldığı yapılara ve evresine tehlike yaratabilir. Bunlarda sialendoskopi yöntemi kullanılmaz; tutulan bez ameliyatla çıkartılır.
Tükürük Bezlerinin Şişmesi Neden Olur?
Tükürük bezi şişmesine yol açan hastalık ve koşullar çok çeşitlidir. Bunları basitçe, kanalları engelleyen durumlar ve parenkim hastalıkları diye ikiye ayırabiliriz. Parenkim, tükürük salgısının üretildiği bölümdür; burayı bir ağacın yapraklı kısmına benzetebiliriz. Tükürük bezi kanalları ise aynı ağacın gövdesi ve dalları gibidir. Tükürük bezi kanalında tükürük akışı engellendiğinde bezde şişme olur. Bunun en sık nedeni tükürük bezi taşlarıdır. Taşlar üzerine detaylı bilgi bu ve diğer sayfalarımda çokça var. Kanal tıkanıklığına yol açan ikinci en sık neden kanal darlıklarıdır. Ayrıca mukus tıkaçları, yabancı cisimler, büklümler (kink) ve kanala dıştan basılar da tıkanıklık yapabilir. Mukus tıkaçları, yani tükürüğün yoğunlaşması/bozulması genellikle az su içilmesine bağlıdır. Buna oruç tutulması, beslenme tarzı, sigara kullanımı, ilaçlar, kusmalar (bulimia) ve gut hastalığı da sebep olabilir. Kronik sialadenitler, megaduktus, sialosel ve ranula tükürük kanallarında göllenme ve kanal basısı yapabilir.
Tükürük bezi şişmesi, bulunduğu beze göre konumlanır. Yanakta (Parotis bezi), çene altında (Submandibuler bez) ya da dil altında (Sublingual bez) olabilir. Hastaları en çok endişelendiren şişmeler tükürük bezi kitleleri ve tümörlere bağlı olanlardır. Bunlar genellikle parenkimde yer alır. Ancak burada en sık karşılaştığımız şişmeler tükürük bezi itihaplanmasında olur. Bunlara genellikle bakteriler veya virüsler sebep olur. Örneğin kabakulak, çocuklarda en çok bilinen tükürük bezi şişmesi nedenidir. Çocuklarda görülen bir diğer hastalık ise jüvenil rekürran parotitistir.
Otoimmün hastalıklar (Sjögren hastalığı) hem parenkimi (tükürük yapan hücreleri) etkileyebilir hem de kanalları. Kanallarda daralma oluşabilir; parenkimde oluşan mikro taşlar (mikrokalküller) kanala düşerek büyüyebilir. IgG4 hastalığını da burada ismen yazmak iyi olur. Otoimmün hastalıklar ve IgG4 hastalığı genellikle birden fazla bezde şişmeye yol açar.
Maalesef bazı müdahale ve tedaviler de (iyatrojenik) tükürük bezi şişmesinin nedeni olabiliyor. İlk sırada taşları çıkartmak için yapılan ağız içi kesi ve cerrahiler bulunur. Bu kesiler kanallara hasar verebilir ve sonradan daralmaya veya tam kapanmaya yol açabilir. Ayrıca diş tedavileri, bişektomi, estetik uygulamalar, radyoterapi, tiroid kanserlerinde uygulanan radyo-iyot tedavisi de sayılabilir. Hatta bazen stent konulmadan sonlandırılan sialendoskopilerde dahi darlık gelişebilir.
Son ve ilginç bir sebep de pnömoparotitistir. Bu durum üflemeli sazlar kullananların başına gelebilir; kanala hava kaçışı yanakta şişme yapabilir.